“Bitkiler acıyı hisseder, bitkileri de yeme o zaman” önermesiyle hemen hemen bütün veganlar karşılaşmıştır. Genelde bu durum vegan olmayan kişinin az önce hayvanların acı çekmesine sebep olduğu gerçeğiyle yüzleştiği için kendisini suçlanmış hissetmesinden kaynaklanır.
Aslında bu akıl vermeyle bir çıkış yolunun olmadığını, yaşamak için acı çektirmek zorunda olduğunu ve aslında veganların bu konuda canlıseçercilik yaparak bitkilerin çektikleri acılara duyarsız kaldıklarını ima etmektedir. Peki gerçekten bitkiler acı hisseder mi? Son zamanlarda yapılan çalışmalar, bitkilerin bütünlükleri bozulduğunda bazı maddeler salgılandığını ortaya koymuş, bu da “bitkiler acıyı hisseder” olarak yorumlanmıştır. Peki salınan bu maddeler, bitkilerin acı çektiğini söyleyebilmemiz için yeterli midir?
Ağrı Hissetmeyen İnsanlar
Ağrı hissetmeyen insanların hikayelerini belki haberlerde görmüşsünüzdür. Ellerini kaynar suya sokarlar, vücutlarına iğne batırırlar, kolları kırılır ama yine de ağrı ve acı hissiyatları yoktur. Bu insanlar, ağrı duyusunu taşıması gereken nöronlarda genetik bir bozukluk olmasından dolayı ağrıyı hissetmezler. Ya da paraplejik (omuriliği kırılmış ve boyundan aşağısı tutmayan, uzuvlarını hareket ettiremeyen) bir hastanın ayağına iğne batırırsanız beyin ve ayak arasındaki nörolojik bağlantı kopuk olduğu için kişi ağrıyı hissetmez. Bazı durumlarda, paraplejik kişilere verilen “ağrılı” uyaranlara vücut tepki gösterebilir. Kişi ağrıyı hissetmez ancak istemsiz motor hareket söz konusu olabilir. Bunun sebebi, milyonlarca yıl hayatta kalma çabası ile evrilen sinir sistemimizdir.
Dışarıdan gelen uyaranların ağrılı mı ağrısız mı ya da iyi mi kötü mü olduğunu düşünüp, karar verip, harekete geçmemizden önce bunu bizim için omuriliğimiz yapar. Parmağımıza iğne battığında hemen çekmemiz bunun bir örneğidir. Bu “hemen çekme” hareketini acı çektiğimizi bildiğimiz için yapmıyoruz. Omuriliğimiz oluşabilecek bir travmadan bizi sakınmak için refleks olarak yapıyor.
Ağrı beynin yorumudur
İğnenin batış anında salgılanan substance p, kimyasal başka bir takım nörotransmitterlerin salınımını uyararak nöronlorda elektriksel aktiviteyi oluşturur. Bu elektriksel aktivite beyne giderek dorsal-posterior insular cortex’i uyarır ve “ağrı hissetme yorumu” nun oluşmasına neden olur. Omur ilik kesisi olan insanların parmağına iğne battığında tüm bu süreci başlatan substance p yine salgılanır. Ancak nörolojik iletim olmayacağı için dorsal-posterior insular cortex uyarılmaz ve iğne batması ağrı olarak yorumlanmaz. Sonuç olarak Substance P’nin salınımı ağrı hissetmemiz için yeterli değildir. Önemli olan ağrıyı, his olarak yorumlamamızdır.

Ya bitkiler acıyı hissediyorsa?
Bitkilerin acıyı hissettiğine yönelik yapılan yorumların hepsi aslında bizlerden salınan substance p eşdeğeri olarak kabul edilen kimyasalların yapraklar kesildiğinde ya da koparıldığında ortaya çıkmasıdır. Henüz mevcut bilim ışığında, yalnızca salınan kimyasallara dayanarak bitkilerin acı çektiğini söyleyemeyiz. Ancak bundan yıllar sonra bunun tersi kanıtlanır ve bitkilerin acı çektiği konusunda hemfikir olursak yine veganlar, vegan olmayanlara göre daha az bitkinin acı çekmesine sebep olacaklardır. Çünkü bugün et yiyen birisi, bir vegana göre 18 kat daha fazla sayıda bitkinin “acı çekmesine” neden oluyor. Yenmek üzere beslenen hayvanların sayısı milyarları bulmakta ve tüm dünyadaki tarım alanlarının neredeyse %90’ı bu hayvanların beslenmesi için kullanılmaktadır.