Kişinin doğanın hakimi değil, bir parçası olduğuna inanan Alevilikte, tüm varlıklarla uyum temel. Alevilik’te kurban geleneği ise, hayvan kesmekten ibaret değil. ‘Kansız kurban’ anlayışı, bu geleneğin veganlık ile tamamen uyumlu bir şekilde yerine getirilebildiğini gösteriyor.
Koruma, kollama, sahip çıkma, birlikte yaşam
Yazar Remzi Kaptan bir makalesinde Alevilik inancında doğaya ve hayvana bakışı inceliyor ¹. Kaptan’ın yazısından, Aleviliğin veganlık ile uyumunu gösteren kısımlar şöyle derlenebilir:
Alevilik inancı, kişinin kendisi ve çevresiyle, doğayla, cümle varlıkla barışıklığını esas alan bir inanç. Bu barışıklık insana, doğanın hakimi değil, bir parçası olduğunun bilincini birlikte getiriyor. İnsan özel ve değerli bir varlıktır, Eşref-i Mahluktur. Yani yaratılmışların en şereflisidir. Böyle olmakla birlikte insan diğer varlıklar üzerinde sonsuz hak sahibi ve üstün değildir.
İnsanın üstünlüğü ve özelliği, idrakindedir; bilinci ve inancından dolayıdır. Bu bilinç ve inanç, insana diğer varlıklar üzerinde tahakküm kurma hakkını vermez, aksine diğer varlıkları koruma ve kollama sorumluluğu yükler. Alevilik inancının doğaya ve hayvanlara bakışı şu şekildedir: Koruma, kollama, sahip çıkma, birlikte yaşama. Asla diğer canlılar üzerinde bir hakimiyet kurma ve onları ezme şeklinde değildir. Yol önderlerimizin ortaya koydukları ilkeler ve yine inancımızın uygulanması, barışıklık eksenlidir.
Kansız Kurban: Aşure, Helva, Kömbe…
Yazar Ali Duran Gülçiçek de, bir makalesinde Alevilik’te yer alan kurban geleneğine detaylı bir şekilde değiniyor ². Kurban geleneğinin yerine getirilmesinin günümüzde veganlığa ne kadar yatkın olduğunu gösteren noktaları, şu şekilde:
Tanrı-İnsan-Doğa sevgisine ve birliğine dayanan Alevilik’te asıl kurban, nefsini tığlamaktır. Alevilik’te tanrıya yaklaşmanın en güzel yolu sevgiden, güzellikten, doğruluktan, iyilikten, yani kamil (olgun, yetkin) insan olmaktan geçer.
“Kurban”, sözcük anlamıyla “yakın olma, yakınlaşma” demek. Genel anlamıyla, Tanrı’ya manen yaklaşmak, yakınlık göstermek için sunulan ve vasıta kılınan şey, kurban, adak, anlamına gelir. Tek tanrılı dinlerden önceki çok Tanrılı dinler döneminde de gerçekleştirilen kurban, tarihsel olarak Tanrıçalara, Tanrılara, doğa güçlerine korunma, sağlık ve dilek gibi amaçlarla sunulan ve kanlı kurban – kansız kurban şeklinde ikiye ayrılan bir gelenekti.
Kanlı kurbanlar, insanlardan ve hayvanlardan oluşurdu. Kansız kurbanlar ise, genellikle tahıl ürünlerinden, üzüm, ceviz, zeytin, süt, yağ, şarap gibi ürünlerden yapılırdı. Günümüzde de bu tür kansız kurbanlar halen yapılıyor. Örneğin Anadolu’da helva, Aşure, kuruyemiş ve kömbe gibi çeşitli yiyecekler adak olarak sunulur, ziyaretlere gidilir, ölülerin ruhuna lokma çıkartılır.
Yemek israfı yerine bağış da bir tercih
Yiyeceklerin aşırı derecede israf edildiği ve hatta çöplere atıldığı günümüzde Alevilerin bir kısmı inanç ve yaşam felsefeleri gereğince, hayvan kesmek gibi kanlı kurban gelenekleri yerine, kansız kurbanları (helva, börek, çörek, Aşure aşı, kömbe, vs) tercih ediyorlar. Ayrıca bazı kimseler de kurban kesmek yerine bu parayı fakir, hasta ve kimsesiz insanlara göndermeyi, bazıları okul ve cemevi gibi toplumsal hizmet alanlara destek vermeyi, bazıları da doğanın korunmasına katkıda bulunmak için köy veya mahallelerinde ağaç diktirmeyi seçiyorlar. Bu uygulamalar, hümanist yaşam felsefesine ve Tanrı-İnsan-Doğa sevgisine dayanan Alevi öğretisine uyan güzel örnekler.Aşure, helva, börek gibi kansız kurban yemeklerinin ilk başta vegan olmayabileceği düşünülebilir. Aşure aslında çok da lezzetli vegan bir tatlı. Çoğu kişi helvayı da sütsüz hazırlıyor. Börek, çörek, kömbe gibi tarifler de hiçbir hayvansal ürün olmadan kolayca yapılabiliyor.
Remzi Kaptan yazısında kurban geleneğini de ele alıyor:
Doğa, hayvanlar ve cümle varlıkla barışıklığı esas alan Alevilikte kurban geleneği olması birçok kimse tarafından yadırganan bir durum. Alevilikte kurban geleneği, inancı var, bu doğru. Diğer yandan Alevilikte kurban anlayışı hayvan kesip, et yemek değildir.
Kurban ile amaçlanan iyilikte bulunmak, güzellikler oluşturmaktır. Eski çağlarda birisine iyilikte, ihsanda bulunanmanın yolu ona kurban vermekti. Adak adamak, kurban niyet etmek inançlarda ve inancımızda vardır. Özü itibariyle bununla amaçlanan iyilikte bulunmak ve yardım etmek, yardımlaşmaktır. Ki bunların dışında inancımızda kansız kurban diye çok önemli bir anlayış da vardır.
Hayvansal ürünler eski çağlardan gelen bir kaynaktır ve hayvanlar insanların gelişiminde yararlı olmuşlardır. Diğer yandan hayvanı ve doğayı gözetmeyen, ihtiyaç olmadığı halde, çok kötü şartlarda, kar amaçlı bir hayvansal üretim ve tüketim kabul edilemez. Bu, doğallığın sınırlarının aşılması ve inancın barışıklık ilkesine aykırı bir durumdur. Bu, doğa ve hayvanlar üzerinde egemenlik demektir. Hoyratça ve hiçbir hak tanımadan, doğal dengeyi gözetmeden yapılır, ihtiyaçtan dolayı değildir, kar ve aşırı tüketim maksatlıdır.
Böylesi bir yaklaşım hem çevre için, hem de hayvanlar için kabul edilemez. İnsan doğanın hakimi değildir ve yine hayvanlar üzerinde böylesine hoyratça bir hakka sahip değildir. İnsan doğanın bir parçasıdır ve hayvanların haklarına saygılı olmakla yükümlüdür. İnsan ihtiyacının ötesinde ve tamamen kar amaçlı olarak doğa ve hayvanlara yaklaşım, inancın özüne aykırıdır. Alevilik inancı insana doğayı koruma sorumluluğu yüklemiştir. Hayvanlara yaklaşım da bu temeldedir. İnsanın hayvanlar üzerinde sonsuz bir hakkı yoktur, aksine hayvanlara karşı sorumlulukları vardır.
Yalnızca fikir verme amaçlı bu sayfada, Remzi Kaptan’ın Alevilik İnancında Doğaya ve Hayvana Bakış ve Ali Duran Gülçiçek’in Alevilik’te Kurban Töreni başlıklı yazıları, veganlıkla ilgili olabilecek kısımları öne çıkaracak şekilde derlendi.