Evrim Ağacı isimli sitede yer alan haberin başlığına göre “vejetaryenlerin ve veganların %84’ü et yemeye geri dönüyor”. Bu haber ve haberin referans olarak sunulduğu araştırma pek çok problem içeriyor ve bu problemler araştırmanın sonuçlarının da bu şekilde ortaya konmasına yol açıyor.
Örneklem Problemi
İstatistik araştırmalar için önemli bir araç olmakla birlikte yanıltıcı bir biçimde kullanılmaya da müsait bir araçtır. Sosyal bilimlerde bir araştırma yaparken araştırılan konuya etki eden değişkenler ne kadar fazlaysa sonucun kesinliği de o kadar azalacaktır. Değişkenleri yok saymak veya farklı durumları tek bir kategori içerisinde eritmek araştırmanın sonuçlarını mutlaka etkileyecektir.
Böyle bir araştırmayı doğru bir şekilde yapmak için vejetaryenlik, hayvansal ürün içermeyen beslenme (ya da vegan beslenme) ve veganlık arasında hem düşünsel hem de pratik farklar olduğunun göz önünde bulundurulması ve bu örneklemlerin ayrı tutulması gerekir. Şayet araştırma böyle yapılmıyorsa, vegan kelimesi hiç kullanılmamalı ve ‘hayatının bir döneminde hayvan eti yemeyen insanlar neden sonra yeniden hayvan eti yemeye başladılar?’ gibi bir başlık kullanılmalıdır.
Benzer bir şekilde, araştırmaya katılan kişilere, vegan beslenmeye veya vejetaryen olmaya karar verdikleri sırada bunu hayatları boyunca sürdürmeyi düşünüp düşünmedikleri de sorulmalıdır.
Pek çok kişi bu beslenme biçimlerini bir trend ya da çeşitli diyetlerden biri daha olarak görebilir.
Araştırmaya katılan kişilere öncelikle tükettikleri besin grupları sorulmuş ve uygun cevapları veren kişilere şu anda ya da hayatlarının herhangi bir döneminde vejetaryen ya da vegan beslenip beslenmedikleri sorulmuş. (İlginç bir ayrıntı sorulan besin gruplarının arasında balın hiç geçmemesi. Dolayısıyla sağlığı için vegan beslendiğini söyleyen ancak balın sağlıklı olduğunu düşündüğü için bal tüketmekte sakınca görmeyen kişilerin bu araştırmada vegan kategorisine düşüp düşmediklerini öğrenemiyoruz) Araştırmaya cevap veren ve kriterlere uyan 1,387 kişiden 54’ü şu anda vegan beslendiğini, 129’u ise bir dönem vegan beslenmiş olduğunu söylemiş.
Şu anda vejetaryen olan 167 kişiye karşılıksa, 1,037 eski vejetaryen ankete cevap vermiş. Fakat öğrenebildiğimiz bu kadar. Araştırma sonuçlarının geri kalanında bu sayılar toplanıyor ve şu anda vegan beslenen veya vejetaryenliği sürdüren 221’ye karşılık eskiden vegan beslenen veya vejetaryen olan 1,166 kişiden bahsedilmeye başlanıyor. İkisi bir arada ele alınıyor ve bir daha farkları karşılaştırmamız için herhangi bir veri sunulmuyor. (Daha sonra internet sitelerinde, vegan beslenen kişilerin bu beslenme biçiminden vazgeçme oranlarının, vejetaryen beslenenlere göre 2,5 kat daha az olduğu bilgisi veriliyor.)
Veganlık bir ‘diyet’ değildir
Veganlığın salt bir diyet olarak görülmesi, vejetaryenlikle birlikte ele alınmasına yol açıyor (ya da tam tersinden de ele alabiliriz, hayvan hareketindeki vegan-vejetaryen kalıbını kullanma ısrarı ya da sorumsuzluğu veganlığın da tıpkı vejetaryenlik gibi bir beslenme biçimi olduğu algısını destekliyor).
Araştırmadaki en temel hata veganlığın bir beslenme biçimi olarak ele alınması. Hem Evrim Ağacı internet sitesindeki haberde, hem de araştırmanın resmi sayfasındaki özette veganlıktan bir diyet olarak bahsediliyor. Araştırmanın orijinal metninde de vejetaryenlik ve veganlık ifadelerinin birer beslenme olarak ele alındığı belirtilmiş. Bu sebeple de ‘sağlık amacıyla vegan olanlar’ gibi bir kriterden bahsetmek mümkün hale gelmiş.
Bu ifade son dönemde Bill Clinton, Beyonce gibi ünlü isimlerin ve çeşitli popüler blog yazarlarının kendi sağlıkları için bitkisel beslenmeyi seçmelerinin medyada ‘vegan oldular’ şeklinde haberleştirilmesiyle popülerleşti. Oysa veganlık bir diyet değil. Veganlık ne sebeple olursa olsun belli gıdaları kullanmayı bırakmak anlamına gelmez. Gıdanın hayvan köleliğinde büyük bir payı olduğu doğrudur ancak vegan olmak sadece bitkisel beslenmek değil, hayvanları eşya olarak görmeye son verip tüm hayvan kullanımlarınızı hayatınızdan çıkartmak anlamına gelir.
Haberin ilk cümlesi şöyle: ‘’ABD’deki vejetaryenlerin beslenme alışkanlıklarına yönelik yapılan ilk araştırma, sağlık nedenleriyle et yemeyi bırakanların, sağlık, hayvan hakları ve çevresel nedenlerle et yemeyi bırakanlara göre ete geri dönmeye çok daha yatkın olduğunu ortaya koydu.’’ Gerçekten de araştırmaya katılan eski vejetaryen ve ‘’veganların’’ %58’i sağlık, %31’i ise lezzet amacıyla vegan veya vejetaryen beslenmeyi tercih ettiklerini belirtmiş. Bunların yanı sıra %27’si bir dönem hayvansal gıdalara karşı tiksinti duyduğunu, %16’sı hayvansal gıdaların maliyetini karşılayamadığını, %8’i ise yeni bir modaya uyduğunu belirtmiş. Araştırmaya katılan eski vejetaryenlerin ve vegan beslenenlerin yalnızca %27’si vegan beslenmeyi ya da vejetaryen beslenmeyi seçerken hayvanları korumayı amaçlamış. (Vegan veya vegan beslenmeyi sürdürenlerin arasında hayvanları korumayı amaçlayanların oranıysa %68.)
Pek çok kişi kendi sağlığı için çeşitli beslenme biçimlerini dener ve bir süre sonra başka bir beslenme biçimine geçer.
Gerçekten de araştırmaya katılan eski vejetaryenlerin veya vegan beslenenlerin %34’ü 3 aydan daha az, %19’u 4-11 ay arası bu şekilde beslenmiş. Günümüzde beslenme modaları birbirini takip ediyor, Karatay diyeti, İlk Çağ diyeti, Kan Grubu diyeti gibi sağlıklı olduğu öne sürülen bir dizi diyet kitapçıların çok satanlar bölümlerinden eksik olmuyor. Etsiz beslenmeyi ya da tamamen hayvansal gıdalardan uzak durmayı kendi sağlığınız için tercih edebilirsiniz ancak bunun veganlıkla bir ilgisi elbette yok.
Vejetaryenlik gerçekten de bir beslenme biçimidir ve sadece hayvan eti yememek anlamına gelir. Kendisini vejetaryen olarak adlandıran pek çok kişi hayatlarının bir noktasında diğer hayvan kullanımlarının da hayvan etinden farklı olmadığını öğrenir ve eğer vejetaryenliği kendi sağlığı için değil de hayvanlara karşı bunun bir sorumluluk olduğunu düşünerek uygulamaya başladıysa, vejetaryen olmasının hayvanlara karşı etik bir duruşa işaret etmediğini ve vegan olması gerektiğini fark eder. Bu noktada bazı vejetaryenler vegan olurken, diğerleri bu konumun tutarsızlığını bilerek yaşamlarını sürdürür. Vejetaryenlerin önemli bir bölümünün bu konumu hayatları boyunca sürdürmediklerini, ya vegan olduklarını ya da et yemeye döndüklerini pek çoğumuz zaten gözlemlemişizdir. Bunun sebebi vejetaryenliğin bir etik konum olmaması, tutarsız ve keyfi bir konum olmasıdır. Zira vejetaryenlik bir naveganlık biçimidir, yani bir hayvan kullanımıdır.
Benzer hatalar anaakım medyada son zamanlarda da yapılmıştı. Örneğin önceden vejetaryen olan yazar Elif Şafak’ın et yemeye başladığını anlattığı metne gelen tepkilere dair yazdığımız kısa yazıda vejetaryenliğin bir hayvan kullanımı biçimi olduğunu, etik bir duruş olmadığını ve aslında vejetaryen olmasıyla et yemeye devam etmesi arasında bir fark olmadığını açıklamıştık. Geçtiğimiz günlerde sağlık amacıyla bitkisel beslenen eski ABD Başkanı Bill Clinton’ın bu diyete son verdiğini açıklaması da anaakım medyada ‘’Bill Clinton Veganlığı Bırakıyor’’ şeklinde yer bulmuştu. Bu da yanlıştı, zira kendi sağlığı için bitkisel gıdalarla beslenen ancak hayatında diğer hayvan kullanımlarını barındırmaya devam eden (zira bunlar sağlığını etkilemiyor) bir kişiden vegan diye bahsetmek yanlıştır.
Doğru Sebeplerle Vegan Olmak
Veganlık, hayvanların mal ve kaynak statüsünü reddetmek ve buna bağlı olarak hayatında hayvan kullanımı barındırmamaktır. Vegan olmak, etik topluluğumuzun bir üyesi olmak için alakasız bir kriter olan türün gerekçe olarak gösterilmesi anlamına gelen türcülüğü reddetmenin pratikteki karşılığıdır.
Bir kişinin hayatının bir döneminde vegan olması ve daha sonra yeniden naveganlığa dönmesi demek, türcülüğü reddeden bir kişinin yeniden türcü olması demektir. Hayatının bir döneminde ırkçılığa karşı olduğunu ancak şimdi yeniden ırkçı olduğunu söyleyen bir kişiyi düşünün, onun gerçekten hayatının herhangi bir döneminde ırkçılık karşıtlığını benimsediğine inanır mısınız?
Yine de bu araştırmanın söylediği birkaç şey var. Bunlardan ilki -araştırmayı yapanların iddialarının aksine- ‘insanlar hayatlarından hayvan kullanımının ne kadarını ne sebeple çıkarsalar kârdır’ şeklindeki anlayışın iflas ettiğini görüyoruz. İnsanlar yalnızca kendi sağlıkları için hayvansal ürünlerden uzaklaştıklarında, kısa süre sonra bu ürünleri tüketmeye geri dönüyorlar.
Vejetaryenlik ve diğer naveganlık türevleri sağlam bir etik gerekçeye dayanmadıklarından sürdürülebilir değiller ve bu yolculuğun sonu da veganlığa varmıyor.
Bu araştırmadan ayrıca, amacı hayvanları korumak olduğu için vegan beslenen veya vejetaryen olan katılımcılardan %27’sinin daha sonra et yemeye döndüklerini öğreniyoruz. Bu günümüzde çok da şaşırtıcı değil, aksine hayvan refahı hareketine yönelttiğimiz eleştirilerde sıklıkla bu konudan bahsediyoruz. Hayvan refahı hareketi 200 yıldır insanlara hayvanlarla ilgili problemin kullanım değil muamele biçimlerimiz olduğunu aktardı ve şu anda yaygın olan görüş bu. Geçtiğimiz on yıl içerisinde PeTA, Vegan Outreach, Mercy for Animals gibi yeni refahçı büyük örgütler insani kesim, acısız ölüm, daha geniş kafesler gibi sözde ‘mutlu’ sömürü yöntemlerini teşvik ettiler ve bu yöntemleri kullanan firmaların tanıtımlarını yaptılar. Bu sebeple pek çok kişi hayvanları korumanın iyi bir yolunun bu derneklere bağış yapmak ve bu dernekler tarafından desteklenen hayvansal ürünleri satın alıp tüketmek olduğuna ikna oldu. Bu sebeple sorunun muamele biçimimiz değil, kullanımın kendisi olduğu konusuna daha fazla vurgu yapmalıyız.
Veganlık ancak türcülük karşıtı bir perspektifle, hayvanların mal ve kaynak olarak görülemeyeceği, tüm hissedebilir varlıkların birer kişi oldukları, ihlal edilemez temel haklara sahip oldukları gerçeğiyle aktarıldığında bir anlam taşıyor.
Bu sebeple veganlıkla ilgili doğru argümanları öğrenmeye, hayvan hakları teorisi üzerine okumaya, okuma gruplarına ve tartışma gruplarına katılarak bu bilgilerimizi pekiştirmeye vakit ayırmak büyük önem taşıyor. Ancak doğru ve geçerli argümanları öğrenirsek veganlıkla ilgili bilgileri henüz vegan olmayanlara etkili ve kalıcı bir biçimde aktarabiliriz.
Veganlığın, sağlığımıza, diğer tüm hissedebilir canlılarla birlikte paylaşıyor olduğumuz gezegene, yoksulların besine ulaşmasına faydası olduğu göz ardı edilemez bir gerçek. Ancak bunların tamamı veganlığın sebepleri değil, sonuçları olabilir. Veganlık, bütün bu yan getirileri olsa da olmasa da, tüm hissedebilir canlılara karşı en temel sorumluluğumuzdur ve asgari yükümlülüğümüzdür.
Doğru sebeplerle vegan olursak, hayatımız boyunca vegan kalırız.
Etçil-Otçul: Yeniden…
Evrim Ağacı, yapmış oldukları haberi sonlandırırken ‘’insanların otçul hayvanlar olmadıklarından ötürü (insanlar hepçil hayvanlardır, et de ot da yerler), tamamen etsiz bir diyetin onlara uygun olamayacağını, en azından makul bir çaba dahilinde, işe yarar bir süre boyunca sürdürülmesinin pek mümkün olmadığını’’ öne sürmüş ve bu araştırmanın da bu iddialarına bilimsel bir delil sunduğunu iddia etmiş.
Daha önce de defalarca söylediğimiz gibi veganlık insanın etçil ya da otçul olmasıyla değil, diğer hissedebilir varlıklara karşı yükümlülüklerimizle ilgilidir. Bu konuda önemli bulduğumuz tek veri, vegan bir beslenmenin mümkün olup olmadığıdır. Dünyanın en büyük gıda ve beslenme akademisi US Academy of Nutrition and Dietetics (ABD Gıda ve Beslenme Akademisi, eski adıyla Amerikan Beslenme Derneği) yayınladığı raporda şu ifadelere yer veriyor:
“Amerikan Beslenme Derneği’nin kanısı, vegan ve tam vejetaryen de dahil uygun biçimde planlanan tüm vejetaryen beslenmelerin sağlıklı, gıda açısından yeterli ve belli hastalıklardan korumada ve onları iyileştirmede fayda sağlar nitelikte olduğu yönündedir. İyi planlanmış vejetaryen beslenmeler, hamilelik, emzirme, bebeklik, çocukluk ve yetişkinlik gibi hayatın her evresindeki bireyler ve sporcular için uygundur.”
Bu gibi ifadeler pek çok araştırma ve raporda geçiyor ve şu an dünyada milyonlarca insan -etsiz değil- tamamıyla vegan bir şekilde yaşamlarını sürdürmekteler. Evrim Ağacı gibi, mantık hatalarına karşı çıkmayı önemsediğini öne süren bir yayının bilimsel araştırmalara ters düşecek bir biçimde mantıkdışı bir sebep-sonuç ilişkisi kurarak ‘insanlar hepçildir, hem et hem de ot yiyebilirler, o halde içerisinde et bulunmayan beslenme biçimleri sürdürülemezdir’ gibi bir sonuca varması ise oldukça ilginç bir durum.
Eğer vegan değilseniz, mutlaka vegan olun. Veganlık kolaydır, keyiflidir, hesaplıdır, sizi sağlığınız için ihtiyaç duyduğunuz herhangi bir şeyden mahrum bırakmaz. Sizin için ve diğer hissedebilir canlılarla paylaştığımız çevre için faydalıdır. Fakat bunlardan önce ve asıl olarak insan harici hissedebilir canlılara karşı sorumluklarımızın asgarisi ve en önemlisidir.