İnternet sitesini açalı 3 aydan fazla bir süre geçmesine rağmen hala protein ile ilgili bir yazı yazmadığımı fark ettim. Vegan olduğumdan bu yana hala en sık karşılaştığım soru (daha doğrusu beslenmemizdeki en büyük yanlış algı) veganlarda protein eksikliği.
Endüstri bize öyle güzel dayatmış ki. İnsanlar kas yapmak için kas yemeleri gerektiğini düşünüyor resmen. Öte yandan bir vegan 5 saatlik maç sonunda Wimbledon’ı kazanıyor. Başka bir vegan “Dünya’nın en güçlü insanı” ünvanını alıyor. Bir diğeri ironman yarışını üst üste kazanıyor. Böyle örnekler olmasına rağmen insanlar bu ezberlerinden vazgeçemiyorlar. E tabi bir de televizyonlarda profesörler çıkıp “Bence bitkilerden bütün aminoasitleri alamazsınız” diyorlar. Hal böyle olunca insanlar da kime inanacaklarını şaşırıyor. Peki gerçekten veganlarda protein eksikliği oluyor mu? Gelin ‘bence’ler olmadan bilimsel olarak bitkilerde yeteri kadar aminoasit/protein olup olmadığına bir göz atalım.
İnsan Anne Sütü
Tüm canlılar için en faydalı besin tartışmasız annelerinin sütüdür. İçerisinde büyümemiz için gereken her şey vardır. Düşünsenize 3 kg ağırlığında ve 50 cm boyunda doğmuş bir bebeğin ağırlığını yalnızca anne sütüyle 1 yıl sonunda 10 kg’a ve boyunu da 75 cm’e çıkarabiliyorsunuz. Muazzam hızda bir büyümeyi yalnızca 100 gramında 1 gram protein içeren bir besin ile gerçekleştirebiliyoruz. İnsanların, büyüme ve protein ilişkisi kurarken anne sütü örneğini unutmamaları gerekir. İnsan, bütün memeliler arasında en düşük süt-protein içeriğine sahip olan memelidir. Yine de protein konusuna diğer bütün canlılardan daha fazla takıldığımız kesin.
Bitkilerde esansiyel aminoasitler bulunur mu?
Proteinler aminoasitlerin bir araya gelmesi ile oluşur. Aminoasitlerin farklı dizilimleri, çeşitli proteinleri oluşturur. Her aminoasit vücudumuzda sentezlenmez, Bu yüzden spesifik proteinleri yapabilmemiz için dışarıdan almamız gereken aminoasitler de vardır. Bunlara esansiyel aminoasitler diyoruz. İster bitkilerden alın ister hayvanlardan, aldığınız proteinler sindirim sisteminizde aminoasitlere parçalanır ve o şekilde emilir.
Bitkiler bütün aminoasitleri sentezleyebilir. Mesela yalnızca brokolide dahi ihtiyacımız olan bütün esansiyel aminoasitler bulunur. O yüzden esansiyel aminoasitleri sadece hayvanlardan alırız düşüncesi yanlıştır. Zaten bütün esansiyel aminoasitler bitkiler ve bazı mikroplar tarafından sentezlenir. Yani, hayvanlar da esansiyel aminoasitleri bitkilerden alır. İneğin aldığı protein de sütündeki kalsiyum da yediği otlardan gelir. Çünkü yaşamın kaynağı güneş ve topraktır. Bugün yapılan çalışmalar da veganların, günlük ihtiyaçları olan protein miktarının 2 katını aldıklarını gösteriyor.
Yeni yayınlanan bir çalışma ise, insanların hayvansal protein yerine bitkisel protein tüketmeleriyle daha az kalp damar hastalıklarına ve kansere yakalandıklarını, ayrıca tüm nedenlerden ölüm oranlarının da azaldığını göstermiştir.
Veganlarda protein eksikliği olmasa da bitkisel aminoasitler kaliteli değildir (mi?)
Protein eksikliği olmadığını açıkladıktan sonra karşılaştığımız ikinci görüş ise bitkilerden aldığımız aminoasitlerin “kaliteli” olmadığıdır. Bunu söyleyenler ise argümanlarını bilerek veya bilmeyerek 100 yıl önce sıçanlar üzerinde yapılmış bir araştırmaya dayandırıyorlar. Bu araştırmada yavru sıçanlara anne sütü yerine bitki yedirildiğinde yavru sıçanların yeteri kadar büyümedikleri gözlemleniyor. Bu çalışmayla bitkilerdeki protein kalitesizdir sonucuna varılıyor. Sıçan sütünde insan anne sütünün 10 katı fazla protein vardır. O halde sıçanları insan anne sütüyle besleyip, yeteri kadar büyümediklerini gösterdikten sonra, insan anne sütünü kötüleyebilir miyiz? Ayrıca hayvanlar üzerinde yapılan deneylerin direkt olarak insanlara uyarlanamadığının da altını çizmekte fayda var.
Hayvanları yemezseniz ihtiyacınız olan bütün proteini hatta daha fazlasını bitkilerden karşılayabilirsiniz. Bitkilerden aynı zamanda sağlığınız için yararlı olan lif, vitamin ve mineralleri de alırsınız. İhtiyacımız olan her şeyi toprak ve güneş bizlere veriyor.