Küçücük kalmış buzul parçasının üzerinde duran kutup ayısını eminim hepiniz görmüşsünüzdür. Ya da bir deri bir kemik kalmış arkadaşını. Hepimiz üzüldük, herkes bu konuda elinden geleni yapmaya hazır.
Pipetleri çıkardık hayatımızdan, poşet kullanımı da azalttık çok şükür. Böylelikle küresel ısınmayla savaşta büyük bir adım attık (!) belki küresel ısınmaya karşı savaşta değil ama vicdanlarda galip geldik. “Pipet istemiyorum” dedikçe etrafımıza bu konuda ne kadar duyarlı olduğumuzu gösteriyor, bulunduğumuz ortamlarda takdir edilmenin verdiği hazzı yaşıyoruz. Bu yazıda, “veganlığın çevreye etkileri” ni daha çok antroposentrik bir yaklaşımla ele almaya çalışacağım.
Hepimiz kendi fanuslarımız içerisinde zengin bir hayat yaşıyoruz. Zengin olmadıklarını söyleyecekler olduğuna eminim ancak zenginlik görecelidir. Dünyanın 1/3’ünün açlıkla mücadele ettiğini, her yıl 10.4 milyon çocuğun açlıktan öldüğünü düşünürsek temiz su ve yiyeceğe ulaşmak bizim için büyük bir zenginliktir. Bu açlık dünya tarihinde bir rekor. Bunun sebebi dünyanın hızla artan nüfusu ve kişi başına düşen toprak, su ve enerji miktarının azalmasıdır. 2050 yılında insan popülasyonun artmasıyla su ve et tüketiminin 2 katına çıkması bekleniyor. Ancak dünyada bunu karşılayabilecek su ve toprak yok.

Veganlığın Çevreye Etkileri- Küresel Isınmanın önlenmesi
Hayvancılık, sera gazı salınımının en önemli nedenlerinden biridir. Hayvanlardan çıkan atıklar toprakları verimsiz hale getirmekte, suları kirletmektedir. Hayvancılık yalnızca İtalya’da, 19 milyar ton atığın üretilmesine sebep olmaktadır (moriconi,2001). Bugün, Avrupa kendi insanlarına yetebilecek sebzeyi ve tahılı yetiştirebilecek kapasitedeyken, kendi çiftlik hayvanlarının yemeğinin yalnızca %20’sini karşılayabiliyor. Geri kalanını diğer gelişmemiş ülkelerden ithal etmek zorunda kalıyorlar. Avrupa bütün topraklarını tarıma ayırsa dahi tükettiği hayvanları besleyecek kadar yüzölçümüne sahip değildir.
Gelişmiş ülkelerin yapmış olduğu tahıl ithalatı diğer gelişmemiş ülkelerin ormanları keserek daha fazla tarım alanı açmalarına sebep oluyor. Bunun en büyük örneğini Brezilya’da amazonların ormansızlaştırılmasında görüyoruz. Her yıl 17 milyon hektar orman yok ediliyor (Datça’da yanan orman 5 hektar) kesim hızı da giderek artmakta. Amazonların %88’i hayvan besiciliği yüzünden yok edilmektedir. Kosta rika ve Panama da ise bu oran %70. Kimi açlıkla boğuşan Afrika ülkesi ise kendi insanlarını doyurmaya yetecek kadar tarım alanına sahip. Ancak bu ülkeler tarım alanlarını gelişmiş ülkelere hayvan yemi üretmek için kullanıyor, sonra ürünleri satıyorlar.
Eğer hayvanları, bir taraftan tahıl verip diğer taraftan et alınan “yemek üretme makinaları” olarak kabul edersek, bu çok verimsiz ve kirli bir makine olurdu. Fosil yakıtlardan örnek verecek olursak, biftekten 1 kalori enerji üretmek için 40 kalori benzin, sütten 1 kalori enerji elde etmek için 14 kalori benzin, tahıldan ise 1 kalori enerji üretmek için ise 2.2 kalori benzin tüketmemiz gerekirdi
Hayvancılık ve Su Tüketimi
Su tüketimi ise daha korkunç seviyelerde. Hayvancılık için kullanılan temiz su, dünyadaki su tüketiminin %70’ini oluşturmaktadır. Kullandığımız suyun yalnızca %8’İni içmek, yıkanmak, sifon çekmek gibi durumlarda kullanıyoruz. Bu yüzdendir ki, su kıtlığının azaltılmasında iklim konferansı ve su haftasında insanlara yeme alışkanlıklarının değiştirilmesi önerilmiştir.
3 sene yaşadıktan sonra öldürülen bir sığırdan 200kg et çıktığını varsayarsak, sığırın o zamana kadar 1300kg tahıl, 7200kg saman tükettiğini söyleyebiliriz. Bu miktar tahılın üretilmesi için 3 milyon litre suya ihtiyaç vardır. İneğin 3 yılda içtiğini de 24.000 litre kabul eder ve diğer ahır temizliği vs. gibi faktörleri de eklersek, bu yaklaşık 3.1 milyon litre temiz su harcanması demek olur. Yani 1 kg et için harcanan 15.400 litre sudan bahsediyoruz. Bu yüzden et yiyen insanlar günde yaklaşık 5.000 litre su harcarken vejetaryenlerde bu rakam 2.500 litre, veganlarda ise daha azdır.
Harekete Geçin, Vegan Olun
Gözlerimizi kapatıp dünyada açlıktan ölen insanları görmezden gelebilir, zenginlikler içerisindeki hayatımıza devam edebiliriz. Ya da küresel ısınmaya karşı 3.5 ton su harcanmış bifteğimizi afiyetle yerken, ayranımıza pipet istemeyerek de savaş verebiliriz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın yaklaşımıyla şiddete uğrayan komşumuzu görmezden gelemiyoruz. Ahlaki gelişimimiz buna izin vermiyor. Haksızlıklar karşısında sessiz kalamıyoruz. Hayvansal ürün tüketiminizi sonlandırarak, sera gazı salınımını azaltır, temiz su sıkıntısını ortadan kaldırır ve dünyada ekilebilir alanların insanlar için kullanılmasını sağlayarak 10 milyon çocuğun açlıktan ölmesinin önüne geçebiliriz. “Benim yemememle ne değişecek” demeyin, tek başınıza sokaklara çöp atmanızla da sokaklar kirlenmez ama atmıyorsunuz. Büyük değişimler kişinin kendisiyle başlar. Vegan olun.